Geçen Aydan Kalanlar         Taner Derbentli

            
İKİ KENT          (4 Ocak 2016)     
    
Son bir ayın öne çıkan konusu, Güneydoğu Anadolu’nun birçok ilçesinde, PKK’ nın kırsaldan kentlere taşıdığı teröre karşı güvenlik güçlerinin yaptığı operasyonlardı. Kentlere uzunca bir süredir, hendek kazarak, barikat kurarak yapılan silahlı, bombalı yığınağın kısa bir sürede kolayca yok edilemeyeceği açıktı. Bu operasyonlar sırasında güvenlik güçlerimiz çok sayıda şehit verdi, sivil halk çok zarar gördü, sayıları yüzleri bulan terörist de öldürüldü. Haberlerde verilen şehit öyküleri, bulundukları ilçelerden, beyaz bayraklarla, kurtarabildikleri birkaç parça eşya ile göç eden insanların görüntüleri hepimizi acılara boğdu. Ancak bizim duyduğumuz acılar, bu acıları çekenlerin duydukları yanında kuşkusuz önemsizdi. Bu çatışma ortamı önlenebilir miydi ? 7 Haziran seçimleri ümit vermişti. AKP ve CHP’ nin katılımıyla kurulacak büyük koalisyon, HDP’ nin de yapıcı katkılarıyla, ayrılıkçılık sorununun * , TBMM’ de görüşülmesi için olumlu bir ortam oluşturabilirdi. Olmadı. Nedenlerini siyaset bilimciler değerlendireceklerdir.
    
Çocukluğum ve gençliğimin sekizer yılı iki kentte geçti. Diyarbakır 1953-1961 yılları arasında, Türkiye’ nin modern kentlerinden biriydi. Babam, Numune Hastanesi’ nde doktordu. Oturduğumuz ilk ev, dört ayaklı minareye yakındı, gittiğim Ziya Gökalp İlkokulu da, bugün çatışmaların olduğu Sur ilçesi’ndeydi. Cumhuriyet yönetimlerinin yöreye ayırımcı davranmadığına ilişkin iki örnek verebilirim. Numune Hastaneleri, o zamanlar Türkiye’ nin sayılı illerinde bulunan donanımlı sağlık kuruluşlarıydı. İkinci örnek de, Emlak Kredi Bankası’ nın Dağkapı’ da kurduğu Levent benzeri konut yerleşkesiydi. Sonraki yıllar da, o zamanlar çorak bir alan olan Dicle Üniversite’ sinin, büyük, yemyeşil bir yerleşke olmasına tanık oldu. Türkiye’ nin ve Güneydoğu Anadolunun asıl sorununun Cumhuriyet değerlerinin içselleştirilememesinde olduğunu düşünüyorum. Yurttaşlığın ve toplum olmanın bilincine tam olarak eremedik.
    
1963-1972 yılları arasında Kanada’ nın Winnipeg kentinde bulundum. Winnipeg’ de kar Ekim ortalarında başlar, Nisan’ a kadar kalkmazdı. Sıcaklık bu süre içinde -40 C’ lere kadar düşerdi. Kanadalılar zor doğa koşullarına karşın tıkır tıkır işleyen bir düzen kurmuşlardı. Kanada değişik etnik kökenlerden insanların bir arada yaşadığı bir ülkedir. İngiliz ve Fransız olmak üzere iki etnik köken öne çıkar. Kanada iki dilli bir ülkedir. Yargı sistemi, eğitim sistemi, Kanada’ nın her yerinde iki dilin kullanılmasına izin vermektedir, ancak başka bir ayrım yapmadan bilimsellik ve çağdaşlık temelinde yapılanmıştır. Fransızların çoğunluğu oluşturduğu Quebec eyaletinde ayrılıkçılık rüzgarları sık sık eser, ama savaşım hep siyasi düzlemde kalmış, bütünlük üstün gelmiştir. Kanada yurttaşlık ve toplum bilincine varmış insanların çoğunlukta olduğu bir ülkedir.
    
Türkiye’ de etnik ayrılıkçılık sorununun, siyaset düzleminde çözülmesinden yanayım. Silahlı çatışma ortamı sorunları çözmez, insanlar arasındaki ayrılıkları derinleştirir. Gelecek için umut ve kardeşlik tohumları ekmeliyiz.
    
    
* Not : Kürt sorunu ya da Güneydoğu sorunu diye adlandırılan sorunun, temelde bir etnik ayrılıkçılık sorunu olduğu sanırım doğru bir saptamadır.