Geçen Aydan Kalanlar         Taner Derbentli

            
Abdurahman Kılıç    (13 Ekim 2021)     
    
İnsanın yaşamı boyunca çok sayıda arkadaşı olur. Bazıları yakın, bazıları daha yakın. Şanslı olan insanlar okullarında kurdukları birliktelikleri daha ileri yaşlara taşıyabilirler. Ama çoğu kez yakın arkadaşlarımız, çalışma yaşamımız süresinde edindiğimiz arkadaşlardır. Abdurahman’ da benim iş yaşamıma neredeyse birlikte başladığım ve hemen hemen kırk yıl birlikte çalıştığım yakın arkadaşlarımdan biriydi. O’ nunla birlikte, Metin Gürgöze, Temel Belek, Muzaffer Erten, Barlas Eryürek, Maçka’ da bulunan İTÜ Mühendislik Mimarlık Fakültesi’ ne 1970’ lerin ortalarında girmiştik. Ben ve Abdurahman, Isı Tekniği kürsüsündeydik ve aynı odayı paylaşıyorduk. Kısa bir süre sonra Nurdil Eskin ve Recep Yamankaradeniz’ de kürsümüze katıldılar. Temel, Muzaffer ve Barlas benden iki yaş büyük, Abdurahman ve Metin iki yaş, Nurdil ve Recep yedi yaş küçüktüler. Daha sonra bu Fakülte’ nin İTÜ Makina Fakültesi ile birleşmesiyle, hep birlikte Gümüşsuyu’ na taşındık ve emekli olana dek birlikte çalıştık. Abdurahman’ ı bu yıl Temmuz ayının başlarında yitirdik. İnsanın bir yakınını yitirmesi çok acıdır ve kabullenmesi zordur.
    
Abdurahman zorlukları yenerek en tepelere yükselmiş bir köy çocuğuydu. Kendi anlattıklarına göre, babası köyün muhtarıydı, annesi ise babasından ayrılmıştı ve yaşamını çalışarak zorluklar içinde sürdürüyordu. Abdurahman’ da üniversite öğrenimi sırasında, Paşabahçe Tekel Fabrikası’nda çalıştı ve İTÜ’ nün akşam programına devam etti. Zeki ve çalışkan bir insandı. Makina Mühendisi olduktan sonra, akademik hayata atılması zor olmadı. Yaşadığı zorluklar kimi insanı içine kapanık, hayata küskün yapar. Abdurahman için durum tam tersiydi. Güleryüzlü, çevresiyle sıcak ilişkiler kurabilen bir insandı. Maçka’ da birlikte çalıştığımız yıllarda evlendi, bir oğlu oldu. Ben henüz evlenmemiştim, arada sırada evlerine giderdim.
    
Maçka’ dan gelenlerin, Makina Fakültesi’ ne uyumları kolay olmadı. Başlangıçta herkes, deyim yerindeyse kendi başının çaresine baktı. Ama Maçka’ dan gelenler, sonraki yıllarda, Fakülte’ nin gelişimine önemli katkılarda bulundular. Abdurahman, üniversitenin aldığı yangın güvenliği projesinin başına geçti ve başarılı çalışmaları, O’ nu, İstanbul İtfaiye Müdürlüğü’ ne taşıdı. Bu görevi 1989-1994 yılları arasında başarıyla yürüttü ve tanılırlığını artırdı. Daha sonra kendi şirketini kurup, yangın tesisatı ve güvenliği konularında projeler yaptı, aranan bir isim oldu. Ben Fakülte’ de yönetim görevleri üstlendim. İkimiz de bu süre içinde akademik görevlerimizi aksatmadık, derslerimizi verdik ve öğrencilerin sevdiği birer öğretim üyesi olduk. Doğal olarak Abdurahman’ la yakın birlikteliğimiz aksadı, ama aramızdaki karşılıklı sevgi ve saygı hep sürdü.
    
Ben 2015 yılında, Abdurahman 2018 yılında emekli oldu. Emeklilik yıllarımızda, Fakülte’ nin öğretim üyeleri dinlenme salonunda, diğer arkadaşlarımızla birlikte sık sık biraraya gelir, kahve içer, sohbet ederdik. 2020 başlarında araya pandemi girdi, birbirimizi göremez olduk.
    
Hastalandığını, yoğun bakımda kaldığını 2021 yazı başında öğrendim. Göremedim. 8 Temmuz 2021’ de, 70 yaşında yaşamını yitirdiğinde İstanbul’ da değildim, cenaze törenine katılamadım. Bu süreç de içimde ayrı bir acı olarak kaldı. Arkadaşımı sevgiyle anıyorum. Mehmet Zaman Saçlıoğlu’ nun Cemal Süreya anısına yazdığı şiirin dizeleri geliyor aklıma :
    
Ölüm, sevdirmek ister gibi kendini bize,
Sevdiğimizin gözüyle bakıyor yüzümüze.