Geçen Aydan Kalanlar         Taner Derbentli

            
ORTAKÖY    (9 Eylül 2016)     
    
1972’ den bu yana İstanbul’ da yaşıyorum. Bu sürenin kısa bir bölümü Sahrayıcedit ve Göztepe’ de geçtikten sonra, Levent’ e taşındım. Yaşamımın neredeyse son yirmi yılında da Ortaköy’ de oturdum. Ortaköy semti, Mecidiye ve Ortaköy mahallerinden oluşmaktadır ve nüfusu her iki mahalle de birbirine eşit olmak üzere yaklaşık 20 bindir. İstanbul son kırk küsur yılda çok değişti, doğal olarak İstanbul’ u oluşturan semtler de. Kuruluşu Bizans’ a dayanan, bir zamanlar ortasından bir derenin aktığı Ortaköy, bir vadinin sonunda Rum, Ermeni ve Musevi yurttaşların da yoğun olarak yaşadıkları küçük şirin bir yerleşim yeriymiş. Daha sonra vadinin her iki yamacı apartmanlar ve sitelerle dolmuş. Ben de bu sitelerden birinde oturuyorum. Değerli arkadaşım Feridun Özgüç’ ün de bu semtin yerlisi olduğunu belirteyim.
    
Yürümeyi seven bir insan olarak haftada en az iki gün Ortaköy’ ü yürüyerek boydan boya geçerim. Yolum bazen derenin kapatılmasıyla oluşan Dereboyu Caddesinden, bazen ona paralel olan Çevirmeci Sokak’ tan geçer. Çevirmeci Sokak ve ona açılan yollar (Sarıbal, Fıstıklı Köşk, Gülistan, Cibinlik,... sokakları ) Ortaköy’ ün eski havasını daha iyi yansıtır. İçinde Ortaköy Camii, Ayios Fokas Kilisesi ve Etz Ahayim Sinagogunun bulunduğu Ortaköy Meydanı ise turistlerin uğrak yeridir. Oraya kadar yürüyüp, bir Fatiha’ lık süre için bile olsa Boğazı seyretmek beni çok rahatlatır. Fatiha’ yı karşıda Kuzguncuk Mezarlığında yatan Osman Genceli ağabeyim için okurum. İki tarafında çeşit çeşit dükkanların ve yemek yerlerinin bulunduğu Dereboyu Caddesi, her zaman insanlarla dolu bir yerdir. Trafiği her an sıkışıktır ve benim için bir gözlem evidir. Kışın sahlep, yazın haşlanmış mısır satan Nazif Usta, kasketi her zaman başında olan ve günün her saatini yürüyerek ya da oturarak caddede geçiren kalın gözlüklü, yaşlı ‘amca’, eskiden küçük arabasında fotokopi çekerek ve plastik kılıf yaparak geçimini sağlayan, şimdi ise bıçak bileyerek işini sürdüren ‘girişimci arkadaş’ ve daha niceleri sıkça rastladığım karakterlerdir. Tanımasam da onları görmek içimi ısıtır.
    
Bu kadar canlı ve bu kadar farklı görünümleri olan Ortaköy, doğal olarak bir ‘aşk’ mekanıdır. Gençleri sıklıkla ve yaşlıları arada sırada el ele, kol kola, göz göze görebilirsiniz. Aşk sözcüğü, İngilizce ‘love’ sözcüğünün karşılığıdır. Ama ‘love’ , sevgi veya sevda olarak da çevirilebilir. Benim yeğlediğim sözcükler de bunlardır. Aşkı dar anlamlara tutsak etmemek gerekir. Geniş anlamda, paylaşabilecek herhangi bir şey varsa, her kadın güzel, her erkek yakışıklıdır. Dereboyu Caddesini boydan boya yürürken onlarca kez aşık olabilirsiniz. İyisi mi, sözü Necati Cumalı’ nın, Uzak Haziran adlı şiirine bırakayım. Bence yazılmış en güzel aşk şiirlerinden biridir.
    
UZAK HAZİRAN (Necati CUMALI)
    
İki dudak arası bir zaman,
Gözgöze geldikse geçerken,
Mayıs’ la Haziran arasında,
Yağmurlu bir saçak altından
Aşktı uçup giden üstümüzden,
Aşktı değip geçen yanımızdan
    
Uyanıp kış uykularından
Şubat’ la Mart arasında
Yaz sularından kıyıya çıkan
İki adım arası bir zaman
Gözgöze geldikse geçerken
Günlük güneşlik bir kaldırımdan
Aşktı uçup giden üstümüzden,
Aşktı değip geçen yanımızdan
        
Aşktı görmedik, bilmedikse
Kimbilir hangi Eylül bir daha,
Hangi uzak Haziran.