(Bu
yazı,
CNBC-e
Dergi’nin
Kasım 2005 sayısında
yayımlanmıştır.)
Suha Çalkıvik
Costa-Gavras’tan
‘unutmama’ filmi: ‘Missing
/ Kayıp’
Siyasal baskı dönemlerindeki çarpıklıkları
ve şiddeti sergileyerek acımasızca
eleştiren muhalif yönetmen Constantin Costa-Gavras, Z-Ölümsüz (1969), The Confession-İtiraf (1970) ve State of Siege-Sıkıyönetim
(1973) üçlemesinden sonra, örnek bir ülkeden askeri cuntanın insan haklarına aykırı tutumunu Missing-Kayıp
(1982) filmi ile dile getirerek kariyerinde doruk noktaya ulaştı. Şili’de 11 Eylül
1973 günü kanlı
bir darbeyle Allende hükümetini devirerek iktidara gelen Pinochet diktatörlüğü, 16
yıllık bir dönemde 3 binden fazla insanın infazına,
binlerce kişinin ortadan kaybolmasına ve zindanlarda işkence altında yaşamalarına neden olmuştu. Costa-Gavras, Amerikalı
gazeteci ve film yapımcısı Charles Horman'ın
Şili'deki askeri darbe sırasında öldürülmesinden yola
çıkarak Thomas Hauser’in yazdığı romanı yazarla birlikte sinemaya uyarladı. Bu arada, Akademi Ödülleri’nde 5 dalda
aday gösterilen Missing,
uyarlama senaryo dalında Oscar’a değer bulundu. Film, Cannes
Film Festivali’nde büyük
ödül olan Altın Palmiye’yi Yılmaz Güney'in 'Yol' filmi ile paylaştı.
Metaforik bir anlatımla, söz konusu ülkenin Şili olduğu belirtilmeden, Santiago’dan
rastgele görüntülerle
açılır film: caddelerde
askerlerle dolu kamyonlar, korkutulmuş çocuk yüzleri, şehrin kimi bölgelerinde yangınlar,
öte yandan gece gösterişli otellerde şampanyalarını
yudumlayan insanlar. Beth (Sissy Spacek) ortadan kaybolan gazeteci eşini bulmak üzere araştırmalarına başlar. Ülkedeki A.B.D. Büyükelçiliği
bile yardımcı olmaz
kendisine. Daha sonra,
vatansever ve muhafazakar bir Amerikalı olan baba Ed Horman da (Jack Lemmon) araştırmaya
katılır. Ancak takip
ettiği ipuçları
onu, oğlu Charles’ın siyasal sebeplerle cunta tarafından ortadan kaldırıldığı sonucuna
götürür. Üstelik bu
infazın ardında, derinden bağlılık duyduğu A.B.D. hükümeti
vardır. Derin uykudan
uyanış ve dönüşüm sürecinde filmin temposu gitgide artar, doruğa ulaşır. (Gerçek yaşamda, Horman’ın öldürülmesi
olayı, Amerika’da
değişik çevrelerde
farklı çekişmelere
sahne oldu. Hatta ailesi, dönemin Dışişleri Bakanı
Kissinger’ı olaydan
sorumlu tutarak dava etti. Amerikan Dışişleri,
olayın söylentiler
üzerine kurmaca bir öykü olduğunu savundu.)
Costa-Gavras filminde siyasal polemiklerden uzak durmayı tercih ederek ‘dramatik belgesel’ türünde bir yaklaşım sergiledi. Baba
karakterinin
olayların akışına
koşut biçimde dönüşümü, filmin
asıl eksenine oturtuldu.
Melodram tuzağına düşmeden
çekilen final sahnelerindeki
oyunculuk (babanın hezeyanı), kurgu ustalığı ve Vangelis’in müziği
filmin dramatik etkisini artırdı.
Jack Lemmon’ın Ed Horman
karakteri,
Save the Tiger (1973) filminden o güne dek
oynadığı
roller arasında en başarılı
performansı olarak değerlendirildi. Costa-Gavras,
filmin ilk gösteriminden
sonra Boston
Globe gazetesinde yayımlanan
uzun söyleşide (7
Şubat 1982) ilginç
saptamalarda bulunmuştu:
“Hükümet
memuru olmak, acımasız bir adam olmayı
gerektirir. O ülkedeki
darbenin A.B.D. ile ilişkisini gizlemek gibi bir görev
verilmiş onlara. Genç adamın başına geleni açıklamamak.
Bu bir trajedidir.
Bazı eleştirmenler
beni
Amerika
karşıtı olmakla
suçladı. Ben, Amerika karşıtı biri değilim. Totaliter devlet düzenlerine ve siyasal
şiddete
karşıyım. Asla polemiklerle
ilgilenmem. Polemikler
filmler
için değildir.
Parlamentolarda ve televizyonlarda
yapılan konuşmalar
için polemik yapılır. Rahip ya da politikacı değilim ben. Doğruyu ya da yanlışı
soyutlayarak anlatmıyorum.
Çözüm sunmuyorum insanlara.
Yanıtları da bilmiyorum.
Gördüklerimi ve insanların
neyi görmeyi umut ettiklerini filmlerimle göstermeye çalışıyorum sadece.”
‘Missing/Kayıp’,
yaşanan
acıları hatırlatıyor
ve tokat yemişcesine sarsıyor.
*
“Pinochet cuntasının en karanlık günlerinde, başkent Santiago'nun halka açık yerlerinde ve
sokaklarında,
elektrikler kesilir kesilmez, bir
çok
kişinin cuntacı generale atfen bir ağızdan, "Y va a caer! Y va
a caer!" (Düşecek! Düşecek!) diye haykırdığı,
elektrikler yeniden geldiğinde, hiçbir şey olmamış gibi kaldıklan yerden yaptıklarına
devam ettikleri anlatılır.”
Diktatörler, düşer…
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
*Akdoğan Özkan, Birikim dergisi Sayı:12, Nisan 1990, ‘Latin
Amerika’da sivilleşme
çabaları ve militarizm’ yazısından
aktarılmış bir
anekdot.